İçtihat Metni
Esas no: 2002/12-1078
Karar no: 2002/1072
Dava
Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Körfez İcra Tetkik Merciince davanın kısmen kabulüne dair verilen 5.5.2000 gün ve 1999/46-2000/9 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 14.11.2000 gün ve 2000/16851-17397 sayılı ilamı ile ,(... Alacaklı M.Okumuş vekili Körfez Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.9.1999 tarihli ihtiyati haciz kararı ile borçlu Okumuş Und Partner Handels GmbH hakkında icra takibine başlamış ve borçlunun T.Vakıflar Bankası İzmit Şubesindeki alacağının haczi için İ.İ.K.'nun 89.maddesi gereğince işlem yapılmasını talep etmiştir.
İcra Müdürlüğü talebi kabul ederek T.Vakıflar Bankası İzmit Şubesine 20.9.1999 tarihinde İ.İ.K.'nun 89/1.maddesi uyarınca borçlunun bankadaki akreditif alacağının 530.000 Amerikan Dolar'lık kısmı için 1. haciz ihbarnamesi göndermiş, haciz ihbarnamesi 20.9.1999 tarihinde bankaya tebliğ edilmiştir.
Banka 23.9.1999 tarihli cevabında; "borçlu firma lehine açılan akreditifin teyitli akreditif olup, teyit bankasının Almanya'da bulunan Dresdner Bank AG. olduğunu, teyit bankasının uygun belgelerin ibrazında lehdara ödeme yapma yükümlülüğü bulunduğundan alacağın teyit bankası nezdinde doğacağını, haciz ihbarının yabancı bankayı bağlamayacağını, hiçbir zaman bankaları nezdinde lehdarın bir akreditif alacağının doğmayacağını ve doğmuş bir akreditif alacağının da bulunmadığını, teyit bankası tarafından lehdara ödeme yapıldıktan sonra teyit bankasının bankaya karşı alacağının doğacağını, bu nedenlerle borçlu firmanın bankada herhangi bir akreditif alacağı bulunmadığını" bildirerek 1 .haciz ihbarına yasal sürede itiraz etmiştir.
Alacaklı vekili 27.9.1999 tarihinde bonoya dayalı olarak borçlu hakkında asil takibe geçmiş, örnek 163 nolu ödeme emri, borçlu şirket adına vekaletname ibraz eden N.Okumuş' a talebi üzerine İcra Dairesine tebliğ olunmuştur. Borçlu Şirket vekili olarak N.Okumuş borca itirazı olmadığını ve süreler beklenmeden haciz konulmasına muvafakat ettiğini beyan etmiştir. Adli işlemleri ancak Baroda kaydı bulunan avukatlar takip edebileceklerinden avukat sıfatı olmayan borçlu şirket vekili N.Okumuş'un bizzat İcra Dairesine gelerek ödeme emrini tebellüğ etmesi ve beyanda bulunması Avukatlık Kanunu'nun 35.maddesine aykırı olup ortada usulüne uygun yapılmış ödeme emri tebliği ve kesinleşmiş bir takip yoktur.
Alacaklı vekili merciye açtığı 8.12.1999 tarihli davada; borçlu firma vekili N.Okumuş'un bankaya başvurarak akreditif alacağının icra dosyasına ödenmesini talep ettiğini, buna rağmen T.Vakıflar Bankasının haczedilmiş olan parayı Almanya'ya transfer ettiğini, bankanın kötü niyetli olduğunu belirterek İ.İ.K.' nun 8
9.maddesi gereğince icra dosyasına ödenmesi gerektiği halde icra dosyasına ödenmeyen ve inkar edilen 523.593 USD. Alacağının 20.9.1999 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı T.Vakıflar Bankası T.A.O.'dan tazmin edilmesini talep etmiştir.
Somut olayda; amir firma (ithalatçı firma) SEKA Genel Müdürlüğü'nün talimatı ile akreditif bankası T.Vakıflar Bankası İzmit Şubesince takip borçlusu olan lehdar firma Okumuş Und Partner Handels GmbH firması (satıcı firma) lehine akreditif açılmış, Almanya Dresdner Bank AG. Akreditifi teyit etmiştir. Takip borçlusu firma ile davalı T.Vakıflar Bankası arasındaki ilişki teyitli akreditif ilişkisidir. Lehdar firma vekili N.Okumuş,icra dairesine verdiği dilekçe ekinde hiçbir akreditif belgesi ibraz etmemiştir. Akreditif bankası olan davalı Vakıflar Bankası vekilin bu talebini 27.9.1999 tarihinde teyit bankası Dresdner Bank AG.'ye bildirmiş, teyit bankası 29.9.1999 tarihli cevabında N.Okumuş tarafından ibraz edilen vekaletnamenin lehdara ödeme yapılmasını durdurma yetkisi taşımadığını ve akreditif bedelini lehdara ödediğini bildirmiştir.
Akreditif alacağı doğumu şarta bağlı bir alacak olup, akreditif süresi içinde akreditif belgelerinin lehdar tarafından ödeme yeri bankasına ibrazı ile ödeme yeri bankası nezdinde lehdarın akreditif alacağı doğar.
Teyitli akreditifte akreditif bankasının yanında teyit bankasının bağımsız ve asli yükümlülüğü doğar. Aynı akreditif bankası gibi lehdara karşı mücerret asil ve bağımsız bir borç taahhüdü altına girer.
Yani ikinci bir akreditif bankası gibidir. Lehdar tarafından akreditif süresi içinde uygun belgelerin ibrazı halinde akreditif bedelini ödemekle yükümlüdür. Ödediği bedeli için ise akreditif bankasına rücu eder. Teyit bankasının lehdara ödeme yapması ile akreditif bankasının lehdara karşı akreditif borcu sona erer, ancak teyit bankasının alacağı doğar. Teyit bankasının isteyeceği alacak lehdarın alacağı değil, kendi alacağıdır. Akreditif lehdarının akreditif alacağının doğumu için ödeme yeri bankasına akreditif süresinde uygun belgeleri ibraz etmesi gerekir. Teyitli akreditifte teyit bankası aynı zamanda ödeme yeri bankası olduğundan teyitli akreditifin özellikleri de dikkate alınarak lehdarın öncelikle teyit bankasına başvurması icap eder.
Teyit bankası herhangi bir sebeple ödeme yapmaz ise lehdar o zaman akreditif bankasına başvurabilir. Akreditif bankasının sonradan teyit bankasına ödememe talimatı vermesi teyitli akreditifin niteliği gereği mümkün değildir. Çünkü teyit bankası akreditifi teyit etmekle lehdara karşı akreditif bankasından ayrı, bağımsız ve asil yükümlülüğü doğar. Lehdara karşı bağımsız bir borç taahhüdü altına girer. Teyitli akreditifte lehdarın akreditif alacağı ödeme bankası olan teyit bankası nezdinde doğar. Alacağın akreditif bankası nezdinde doğması için lehdar tarafından teyit bankasına başvurulup ödeme yapılmaması nedeni ile akreditif bankasına lehdar tarafından başvuru yapılması gerekir.
Olayda akreditif lehdarı takip borçlusu vekili tarafından doğrudan akreditif bankasına başvurulmuştur. Daha önce teyit bankasına yapılmış bir başvuru ve ödememe durumu söz konusu değildir. Bankaya haciz ihbarının tebliğ edildiği 20.9.1999 tarihinde ve itiraz tarihi olan 23.9.1999 tarihinde akreditif bankası olan Vakıflar Bankası nezdinde lehdarın doğmuş hiçbir akreditif alacağı bulunmamaktadır. Bankanın 1. haciz ihbarına itirazı bu nedenlerle doğru olup, gerçek dışı bir bildirimi söz konusu değildir. Nitekim teyit bankası Dresdner Bank AG. tarafından akreditif bedeli takip borçlusu lehdar firmaya 29.9.1999 tarihinde ödenmiş olup, bu aşamadan sonra akreditif bankası olan davalı Vakıflar Bankasının sorumluluğu teyit bankasına karşı doğmuştur. Açıklanan nedenlerle davalı Bankanın beyanının gerçeğe aykırı olduğu iddiası kanıtlanmadığından mercice davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsizdir...)
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, İcra ve İflas Kanunu'nun 89/5. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı M.Okumuş vekili, davacı tarafından dava dışı borçlu Okumuş Und Partner Handels Gmbh'ye borç para verildiğini, borçlu firmanın borcu karşılığında 10.08.1999 vade tarihli bonoyu tanzim ederek davacıya verdiğini, bono bedelinin vadesinde ödenmemesi üzerine, borçlunun menkul ve gayri menkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine dair 20.09.1999 günlü kararın alındığını ve icraya konulduğunu; dava dışı SEKA Genel Müdürlüğü'nün borçludan aldığı odunların bedelini Vakıflar Bankası İzmit Şubesi tarafından açılan akreditif vasıtası ile ödediğinin ve borçlu firmanın SEKA'ya sevk ettiği son iki gemi maldan dolayı 242.504,47 USD ve 281.092,02 USD alacaklı olduğunun, bunların halen borçlu firmanın yerleşik olduğu Almanya' ya transfer edilmediğinin, davalı Bankanın İzmit Şubesinde bulunduğunun öğrenilmesi üzerine, borçlu firmanın davalı banka nezdindeki akreditif alacaklarının haczi için İ.İ.K.'nun 89. Maddesine göre davalı bankaya 20.9.1999 tarihinde haciz ihbarnamesi tebliğ edildiğini; davalı Bankanın, 23.09.1999 tarihinde haciz ihbarnamesine itiraz edip, borçlu firmanın akreditif alacağının kendisi nezdinde değil, Almanya'daki Dresdner Bank A.G nezdinde doğduğu,kendi nezdinde akreditif alacağının olmadığı yolunda beyanda bulunduğunu; borçlu firmanın yetkilisi ve ortaklarından N.Okumuş'un 22.09.1999 ve 24.09.1999 tarihinde davalı bankaya verdiği dilekçelerle borcu kabul ettiğini ve Vakıflar Bankası nezdindeki Akreditif alacağının davacıya olan borçlar karşılığında icra dosyasına ödenmesi yolunda talepte bulunduğunu; buna rağmen, davalı bankanın, N.Okumuş'un yetkili olmadığı gerekçesiyle talebi reddedip, borçlu firmanın haczedilmiş olan alacağını Almanya'ya transfer ettiğini, davalının bu şekilde, borçlunun haczedilen 523.593 USD alacağını icra dosyasına ödemesi gerekirken ödemediğini, o nedenle İ.İ.K.'nun 89. Maddesi gereğince, icra dosyasına ödenmeyen ve inkar edilen alacağın 20.09.1999 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tazmini gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla, 530.000 USD'nin takip tarihinden itibaren D. Bankalarının bir yıl vadeli döviz hesabına uyguladıkları en yüksek faiz haddinden işleyecek faiziyle birlikte fiili ödeme günündeki TL. karşılığının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Banka vekili, akreditiflere ilişkin uluslararası kurallar gereğince, teyitli akreditifte, teyit bankası olan Dresdner Bank A.G. nin, akreditif bankası olan davalı banka gibi, lehdara karşı mücerret, asli ve bağımsız bir borç taahhüdü altına girdiğini, teyit işlemi gerçekleştiğinde teyit bankasının uygun belgelerin ibrazı halinde lehdara ödeme yapma yükümlülüğü altında olduğunu, dolayısıyla lehdarın alacağının teyit bankası nezdinde doğacağını, akreditif bankası nezdinde herhangi bir alacağın bulunmayacağını; davalı bankaya haciz ihbarının tebliğ edildiği tarihte, borçlu şirketin davalı nezdinde doğmuş herhangi bir alacağının mevcut olmadığını; teyit bankasının lehdara ödeme yaptığını, teyit bankasının lehdara yapacağı ödemenin ancak o ülkede alınacak bir ihtiyati tedbir kararıyla önlenebileceğini,Türkiye'de alınan bir ihtiyati tedbir kararının yabancı bankayı bağlamayacağını; her ne kadar, borçlu firma yetkilisi olduğunu iddia eden N.Okumuş tarafından, 22.9.1999 tarihli dilekçeyle, akreditif alacağının icra dosyasına ödenmesi istenilmiş ise de, ödemeyi yapacak bankanın davalı değil, teyit bankası olması nedeniyle davalının bu talimatı uygulayamadığını, esasen, borçlu firmanın hem teyit bankasına başvurup akreditif bedelinin kendisine ödenmesini istediğini, hem de, yetkilisi olduğunu ileri süren N.Okumuş'un aynı paranın icra dosyasına ödenmesi yolunda talepte bulunduğunu, bunun bir çelişki oluşturduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Yerel mahkemenin; akreditif bedelinin teyit bankasından istenilebileceği gibi, akreditif bankasından da istenilebileceği, davalı nezdinde doğmuş olan ve davacı alacağı karşılığında haczedilen akreditif bedelinin, davalı tarafından icra dosyasına ödenmesi gerekirken ödenmediğinin sabit bulunduğu gerekçesiyle verdiği davanın kısmen kabulüne dair karar, davalının temyizi üzerine Yüksek Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.
Dava dışı ithalatçı (amir) SEKA Genel Müdürlüğü'nün açtığı, kağıtlık odun teslimi işine ilişkin ihalenin, yine dava dışı, Almanya'da mukimOkumuş Und Partner Handels Gmbh isimli şirket üzerinde kaldığı, anılan ithalatçı genel müdürlüğün, bu yüklenici şirket lehine toplam 3.710.000 $ bedelli, Teyitli Dönülemez Akreditif açtığı, bu işlemde akreditif bankasının davalı Bankanın İzmit Şubesi, teyit bankasının ise Almanya'daki Dresdner Bank olduğu; yüklenici şirketin davacı M.Okumuş'a verdiği 10.3.1999 tanzim ve 10.8.1999 vade tarihli 530.000 $ tutarlı bono bedelini vadesinde ödememesi üzerine, alacaklı davacının bu bonoya dayalı talebi kabul edilmek suretiyle, bono borçlusu şirketin menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine dair 20.9.1999 günlü ihtiyati haciz kararının verildiği, icraya konulan bu karar çerçevesinde, davalı bankaya 20.9.1999 günlü birinci haciz ihbarnamesi gönderilip, borçlu şirketin bankadaki 530.000 $ tutarındaki alacağı üzerine haciz konulduğu belirtilmek suretiyle, borcun icra dairesine ödenmesinin istenildiği; davalı bankanın 23.9.1999 günlü dilekçeyle, borçlu şirketin alacağının kendi nezdinde doğmayacağı gerekçesiyle itirazda bulunduğu; borçlu şirket vekili olduğunu bildirerek vekaletname ibraz eden N.Okumuş'un, 22.9.1999 günlü dilekçesindeki, borçlu şirketin banka nezdinde doğmuş alacağının icra dosyasına ödenmesi yolundaki isteminin de kabul edilmediği, toplanan delillerden anlaşılmaktadır.
Görülmekte olan dava, açıklanan bu olgulara dayanılmak suretiyle, davalı bankanın, kendi nezdinde doğmuş borçlu şirket alacağını icra takip dosyasına ödenmesi gerekirken, ödemediği iddiasıyla ve İ.İ.K. nun 89. maddesine dayalı olarak açılmış bir tazminat davasıdır.
Hemen belirtilmelidir ki, davanın dayanağını oluşturan İ.İ.K. nun 89/5. maddesi uyarınca tazminata hükmedilebilmesi için, kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmiş olan üçüncü kişinin bu cevabının doğru olmadığının, alacaklı tarafından kanıtlaması gerekir.
Dolayısıyla, somut olayda davalı bankanın tazminatla sorumlu olup olmadığı hususunun belirlenebilmesi için, haciz ihbarnamesine cevaben icra dosyasına verdiği 22.9.1999 günlü dilekçesindeki gerekçe ve itirazının doğru olmadığını; eş söyleyişle anılan tarihte, takip borçlusu şirketin davalı banka nezdinde doğmuş bir akreditif alacağı bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Bu noktada, akreditif kavramı hakkında genel bir açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.
Öncelikle belirtilmelidir ki, Türk hukukunda,akreditifi düzenleyen bir yasa hükmü bulunmamaktadır.
Genel olarak uluslararası ticarette mal bedelinin ödenmesine ilişkin olan akreditif;mal satın alan bir kimsenin, bir banka ile yaptığı anlaşma çerçevesinde, o bankanın belirli belgelerin satıcı tarafından ibrazı karşılığında, satıcıya satış parasını ödemesini amaçlayan bir sözleşme türüdür. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 4.11.1964 gün ve t/962-637 sayılı kararı) Akreditif sözleşmesi, alıcı (ithalatçı) ile banka arasındadır:İthalatçı ile ihracatçı arasında satış sözleşmesi yapılmasından sonra, ithalatçının, kendisinin bulunduğu yerdeki bankadan, yabancı ülkedeki ihracatçı lehine belli bir meblağı içerecek şekilde akreditif açılmasını istemesi ve bankanın bu istemi uygun görmesiyle ithalatçı ile banka arasında akreditif sözleşmesi düzenlenir.
Açılan bir akreditife, (genellikle satıcının kendi ülkesindeki) bir bankanın, akreditif bedelini, akreditif şartlarındaki belgelerin ibrazı karşılığında satıcıya ödenmesi yükümlülüğü altına girmesi durumunda, "teyitli akreditif" ten söz edilir.Bu durumda, akredilif lehdarı ile teyit bankası arasında, akreditif sözleşmesinden bağımsız bir sözleşme kurulmuş olur.Teyit bankası, akreditifi teyit etmekle,akreditif lehdarına karşı bağımsız ve asli bir yükümlülük altına girer. Eş söyleyişle, teyit, bir garanti veya kefaleti değil;bağımsız ve asli bir ödeme yükümlülüğünü ifade eder.
M.T.O. 500 sayılı Yeknesak Kuralların 9/b ve 10/d maddelerinde de aynı ilke kabul edilmiştir.Teyit bankasının değinilen bu bağımsız ve asli ödeme yükümlülüğü nedeniyle, akreditif bankası, teyit bankasına ödeme yapılmaması konusunda talimat vermeye de hukuken yetkili değildir.
Öğretide ve Yargıtay kararlarında, teyitli akreditifte teyit bankasının, aynı zamanda ödeme yeri bankası niteliğini taşıdığı ve akreditif lehdarının teyit bankasına (ödeme yeri bankasına) başvurmaksızın, doğrudan akreditif bankasına başvurarak akreditif bedelinin kendisine ödenmesini isteyemeyeceği kabul edilmektedir. (Öğreti ve Yargıtay uygulamasına örnek olarak:Prof.Dr.S.Reisoğlu, Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Akreditif, Ayyıldız Matbaası, Ankara 1995, sayfa:149 ve devamı; C.Kostakoğlu, Banka Kredi Sözleşmelerinden D. Uyuşmazlıklar ve Akreditif, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş. İstanbul 2001, sayfa:810 ve devamı; Yargıtay 19.Hukuk dairesinin 17.6.1999 gün ve 1999/1994-4228 sayılı kararı.) Teyit bankası lehdarın başvurusu üzerine ödeme yükümlülüğünü yerine getirmez veya getiremez ise, lehdarın ancak o zaman akreditif bankasına başvurma hakkı doğar.Yine, teyit bankası, akreditifi o ülke hukukuna göre borcu söndürecek şekilde ifa ederse, lehdar haciz vs.gibi nedenlerle kendisine ait bu bedel üzerinde tasarruf edemese bile, akreditif bedeli ödenmiş sayılır ve lehdarın artık akreditif bankasına ödeme için başvurması söz konusu olamaz. (Reisoğlu, a.g.e. sayfa:150)
Lehdara ödeme yapan teyit bankası, lehdarın halefi durumuna geleceği için, onun kendisine ibraz ettiği belgeleri akreditif bankasına gönderir.Akreditif bankası, bu belgeler gelmedikçe, yaptığı ödemeden dolayı teyit bankasına borcu doğmaz.
Bu açıklamaların da ortaya koyduğu gibi,teyitli akreditifte lehdarın akreditif alacağı, teyit bankasına ibraz edeceği belgeler karşılığında; ibraz anında ve ibraz yerinde doğar; ödeme yeri, belgelerin ibraz edildiği yerdir.Eş söyleyişle, alacak teyit bankası nezdinde doğar;alacağın akreditif bankası nezdinde doğabilmesi için, teyit bankasına başvurulmasına rağmen,alacağın herhangi bir nedenle ödenememiş olması gerekir.
Bu hususlar,Yüksek Özel Dairenin bozma kararında da vurgulanmıştır.
Somut olay bu çerçevede değerlendirildiğinde:
Somut olayda, ayrıntıları yukarıda açıklanan şekilde, takip borçlusu dava dışı firma ile davalı Banka arasında teyitli akreditif ilişkisi bulunduğunda uyuşmazlık yoktur.
20.9.1999 günlü birinci haciz ihbarnamesi davalı bankaya aynı gün tebliğ edilmiştir.Hacze konu akreditif alacağının, teyit bankası durumundaki Dresdner Bank tarafından, lehtar şirketin başvurusu ve belgeleri ibraz etmesi üzerine anılan banka nezdinde doğduğu ve 27.9.1999 günü lehdara ödenmiş olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan şekilde lehdarın, teyit bankasına başvurmaksızın,doğrudan davalı akreditif bankasına başvurmasına hukuken olanak bulunmadığı gibi, somut olayda, esasen belgeler ibraz edilmek suretiyle akreditif bedelin ödenmesi istemiyle davalıya yapılmış bir başvuru da yoktur.Borçlu şirket vekilinin 22.9.1999 günlü dilekçesindeki talep de, bu doğrultuda değil;o tarih itibariyle davalı nezdinde doğmuş olduğu ileri sürülen alacağın takip dosyasına ödenmesi yönündedir.
O halde , davalıya haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği 20.9.1999 tarihi itibariyle, takip borçlusu durumundaki lehdar şirketin herhangi bir alacağı doğmamıştır.Bu durumda davalının anılan ihbarnameye itirazı haklı olup, gerçeğe aykırı bir beyan söz konusu değildir.Dolayısıyla somut olayda, davacı yararına İ.İ.K.nun 89/5.maddesi çerçevesinde tazminat istenilebilmesinin koşulları oluşmamıştır.
Mahkemece bu hususlara işaret eden Özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, direnme kararı verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 18.12.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.