ANAYASAYI İHLAL EDEN ANAYASA MAHKEMESİ
TBMM Anayasanın kendisine verdiği millet iradesini temsil yetkisine dayanarak anayasanın bazı maddelerini değiştirmiş, meclis içersinde sayısal olarak anayasa değişikliğinin gerektirdiği geniş tabanlı mutabakatı sağlayamadığı için, bu mutabakatı sağlamak amacı ile asilemüracaat etmiş ve değişiklikleri referanduma götürmüştür.
Her fırsatta halkın iradesini yok sayıp göz yumanlar anayasanın öngördüğü usul ve şekil şartlarına uygun bu değişikleri anayasa mahkemesine götürmüştür.
Yetkisini anayasadan alan ve diğer kurumlar gibi yetkisini aldığı anayasaya uymakla, uygun karar vermekle görevli anayasa mahkemesi kendisine çizilen sınırların dışına çıkmış, kendisini halkın ve yasama meclisinin üzerinde görmüş ve de anayasa ile bağlı olmadığını hatta ve hatta anayasal norm ihdas edebileceğini söylemiştir.
1982 anayasası anayasa mahkemesine TBMM’nin kanunlar ile ilgili yaptığı değişiklikleri şekil ve esas açısından anayasaya uygunluk bakımından denetleme yetkisi verdiği halde, anayasa değişikliklerini sadece ve sadece şekil açısından denetleme yetkisi vermiş ve şekil açısından neleri denetleyebileceğini de açıkca göstermiştir. Yani başka bir ifade ile esasla ilgili denetim yapmasını “yasaklamıştır“.
Anayasa mahkemesi vermiş olduğu bu karar ile daha henüz kanunlaşmamış olan ancak kanun olabildikten sonra denetlenebilecek bir metni bu süreç tamamlanmadan denetleme yetkisini ihlal etmiştir. Bu yargıya göre halkın önüne neyin referanduma götürülebileceğine ancak ve ancak ben karar veririm demiştir anayasa mahkemesi. Halbuki neyin referanduma sunulacağı TBMM de tecelli edecek olan irade ye göre anayasa belirlemiş ve bunu otomatiğe bağlamıştır.
Anayasa mahkemesi vermiş olduğu kararda ( kısa karardan anladığımız) şekil açısından denetim yetkini kullandığı ve yapılan şekil denetiminde anayasaya aykırılık olmadığını tespit etmiştir.
Bu karar ve anayasa başkanının ikrarı ile esas denetimine girişildiği ve yapılan inceleme sonucunda bazı cümlelerin iptal edildiği ve böylece iptal kararı ile pasif olarak TBMM yerine geçerek anayasal norm ihdas etmiştir.
Anayasayı başka kurumlar açıkca ihlal edince veya anayasanın çizdiği sınırlar dışına çıkınca bu eylemin adı “anayasal suç“ oluyor.peki bu eylem anayasa mahkemesi tarafından yapılınca ne oluyor ? bunu hukukçuların ve milletimizin çok iyi sorgulaması gerekiyor.
İptal edilen “cümleler veya kelimeler“ açısındanda iptal kararı bir hayli ilginçtir. HSYK ve AYM seçilecek üyeler açısından demokratik çoğulcu bir hukuksal yapıyı hedefleyen değişiklikte Yargıtay ve Danıştay da yapılan seçimlerde her üyenin ancak bir aday için oy kullanabileceği öngörülmüş ve böylece cumhurbaşakanın önüne gidecek olan üç kişinin üçününde belirli bir çoğunluğu yakalamış olan fikir veya düşüncenin temsilcisi olmasının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece çoğunlukculuk değil çoğulculuk esas alınmış ve toplumun iradesinin çeşitliliğinin bu anayasal kurumlara yansıtılması hedeflenmiştir. Anayasa mahkemesi maalesef bu gayeyi güden değişikliği iptal etmiş yerine kabul edilmesi demokratik açıdan mümkün olmayan eski yöntemi muhafaza etmiştir. Üç kişi mi seçilecek ? aynı parmaklar birden fazla oyla aynı üç kişiyi de seçmeye devam edecek denilmiştir. Bunun hukuk devletiyle hiçbir şekilde izahati mümkün değildir. Bu yanlış halkımıza üstüne basıla basıla anlatılmalıdır.
Hukukçu olmayan kişilerin HSYK da yer alamayacakları , aksinin hukuk devletine aykırı olduğu düşüncesi de çok yanlıştır. Zira aksi takdirde hukukun kaynağını üreten ve kanun, norm yapan yasama üyelerinin hukukçu olması gerekir denir. Bu yaklaşım hukuki açıdan sakattır.
Neresinden bakarsanız bakın ortada gerçek anlamda hukuka uygun olduğunu söyleyebileceğimiz bir AYM kararı maalesef yok. Bu karar sakatlığı da tarihe geçmiştir ve tarihte hükmünü verecektir.
Ben 12 EYLÜL 2010 da millet olarak EVET diyerek demokrasiye olan inancımızı güçlü bir şekilde ortaya koyacağımıza can-ı gönülden inanıyor ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.
AV. İSRAFİL KAHRAMAN
İBB MECLİS ÜYESİ